Aklına koymak deyiminin anlamı nedir ?

Hypophrenia

Global Mod
Global Mod
“Aklına Koymak” – Kararlılığın Gücü mü, Takıntının Başlangıcı mı?

Geçen gün bir arkadaşım “Ben bir şeyi aklıma koydum mu mutlaka yaparım” dediğinde fark ettim: Bu cümle aslında hayatımızın birçok alanında başarıyla inat, kararlılıkla saplantı arasındaki ince çizgiyi temsil ediyor. “Aklına koymak” deyimi kulağa pozitif gelir ama bazen o kadar da masum olmayabilir. Forumda bu konuyu açmak istedim, çünkü bu deyim hem bireysel motivasyonla hem de toplumsal beklentilerle doğrudan bağlantılı.

---

Deyimin Temel Anlamı: Kararlılığın Sözcükteki İzleri

Türk Dil Kurumu’na göre “aklına koymak” deyimi, “bir şeyi yapmaya kesin olarak karar vermek” anlamına gelir. Ancak bu tanım, deyimin kültürel ve psikolojik derinliğini tam yansıtmaz. Türk kültüründe “aklına koymak”, sadece bir karar değil, aynı zamanda o kararın duygusal yükünü de taşır. Bir şeyi “aklına koyan” kişi, sadece hedefe odaklanmaz; engelleri, eleştirileri, hatta bazen kendi iç sesini bile susturur.

Bu yönüyle deyim, Doğu kültürlerindeki “irade” kavramıyla Batı’daki “determination” anlayışı arasında köprü kurar. Ancak burada kritik bir fark vardır: Batı düşüncesinde irade çoğu zaman planlı bir eylem olarak görülürken, “aklına koymak” duygusal bir itkiyle başlar. Yani önce hissedilir, sonra düşünülür.

---

Kişisel Deneyimden Gözleme: Kararlılık Her Zaman Güç mü?

Kendi hayatımdan örnek vereyim: Üniversiteye hazırlanırken “İstediğim bölüme gireceğim” diye aklıma koymuştum. O dönem hiçbir şeyden taviz vermedim. Sonuçta hedefime ulaştım ama o süreçte sosyal ilişkilerim neredeyse yok oldu. İşte o zaman anladım ki “aklına koymak” bazen kazanmak kadar kaybetmeyi de içerir. Çünkü odaklanmanın bedeli çoğu zaman çok yönlülükten vazgeçmektir.

Psikoloji araştırmalarına göre bu durum “hedef odaklı bilişsel körlük” olarak adlandırılır. Stanford Üniversitesi’nden Dr. Carol Dweck’in “growth mindset” (gelişim odaklı zihin yapısı) teorisine göre, bir hedefe aşırı bağlanmak, öğrenme sürecini daraltabilir. Yani “aklına koymak” doğru kullanıldığında motivasyon sağlar, ama yanlış yönlendirilirse öğrenmeyi engeller.

---

Toplumsal ve Cinsiyet Perspektifi: Kararlılığın Farklı Yüzleri

Forumda sıkça konuşulan bir konu: Kadın ve erkekler kararlılığı nasıl yaşar?

Erkekler genellikle stratejik ve sonuç odaklı yaklaşımlarla “aklına koyduklarını” gerçekleştirirler. Onlar için süreç, hedefin lojik planlamasıyla ilgilidir. Kadınlar ise empatik ve ilişkisel bir perspektiften yaklaşır; hedefin sadece kendisine değil, çevresine etkisini de düşünür.

Bu fark, genelleme değil; toplumsal deneyimlerin sonucudur. Örneğin, 2022’de Harvard Business Review’da yayımlanan bir çalışmaya göre kadın liderler karar süreçlerinde daha fazla “sosyal etki bilinci” taşırken, erkek liderler “performans metriklerine” odaklanıyor. Yani “aklına koymak” iki cinsiyet için de aynı güçte, ama farklı biçimlerde tezahür ediyor.

Bu noktada tartışmaya açık bir soru:

> “Kararlılık, empatiyle birleştiğinde daha mı sürdürülebilir olur, yoksa stratejik soğukkanlılık mı başarıyı getirir?”

---

Eleştirel Bakış: Aklına Koymanın Karanlık Tarafı

“Aklına koymak” deyimi, toplumsal olarak sıklıkla övgüyle anılsa da, bu tutumun olumsuz yönleri de vardır. Psikoloji literatüründe “obsesif kararlılık” olarak geçen bir durumdan söz edilir. Bu, bireyin bir hedefe ulaşma uğruna duygusal esnekliğini kaybetmesi anlamına gelir. Japon psikiyatrist Shoma Morita, 20. yüzyılın başlarında geliştirdiği terapi modelinde “fazla irade, duygusal tıkanma yaratır” der. Çünkü sürekli “yapacağım” baskısı, “yapamama” korkusunu besler.

Toplumsal düzlemde de benzer bir durum gözlemlenir. Modern kapitalist kültür, bireylere “aklına koy, başar” mesajını sürekli tekrarlar. Ancak bu söylem, başarısızlığın doğal bir süreç olduğunu göz ardı eder. Böylece “aklına koymak” bir özgürlük değil, baskı aracına dönüşür.

---

Güçlü ve Zayıf Yönler: Dengeyi Bulmak

Güçlü yönleri:

- Motivasyon ve odak sağlar.

- Belirsizlik karşısında direnci artırır.

- Kişinin özsaygısını pekiştirir.

Zayıf yönleri:

- Esnek düşünmeyi engelleyebilir.

- Sosyal ilişkilerde katılığa yol açabilir.

- Başarısızlık durumunda yoğun hayal kırıklığı yaratabilir.

Bu bağlamda, “aklına koymak” ancak esneklikle birleştiğinde sağlıklı bir kararlılık biçimidir. Başka bir deyişle, “aklına koymak” kadar “aklından geçirmeyi bilmek” de önemlidir.

---

Kültürel ve Ekonomik Boyut: Başarı Mitinin İnşası

Günümüzde popüler kültür, bu deyimi neredeyse bir slogan hâline getirdi: “İstersen yaparsın.” Ancak bu, sosyoekonomik eşitsizlikleri, fırsat farklılıklarını ve bireysel koşulları göz ardı eder. Örneğin, iş dünyasında aynı kararlılığa sahip iki insanın başarıya ulaşma şansı, kaynaklarına, çevresine ve destek sistemine bağlı olarak değişir.

Bu noktada “aklına koymak” bireysel bir erdem değil, sistemsel bir illüzyon hâline gelebilir.

---

Forum Tartışmasına Açık Sorular

- Sizce “aklına koymak” kişisel gelişim için mi gerekli, yoksa modern dünyanın baskısı mı?

- Bir hedefe ulaşırken hangi noktada “kararlılık” yerini “takıntı”ya bırakır?

- Empati ve strateji birlikte kullanıldığında, başarıyı daha dengeli kılabilir mi?

- Toplum, başarısızlıkla başa çıkmayı öğretmeden “aklına koy” demekle bireyi yalnızlaştırıyor olabilir mi?

---

Sonuç: Aklına Koymak mı, Aklında Tutmak mı?

Sonuç olarak, “aklına koymak” deyimi hem insan iradesinin gücünü hem de sınırlarını temsil eder. Gerçek kararlılık, sadece bir hedefi istemek değil, o hedefin getireceği bedelleri de kabullenmektir. Bazen bir şeyi yapmak için değil, yapmamayı seçmek için de güçlü olmak gerekir.

Belki de bu deyimi yeniden düşünmenin zamanı geldi.

Çünkü bazen en bilge karar, bir şeyi “aklına koymak” değil, “aklında tutup zamanını beklemektir.”